29 Eylül 2011 Perşembe

Dünya her zaman güvensiz bir yerdi.

...Bu arada İskender büyüyordu. Teni derelerdeki çakıllar renginde, saçları koyu, dalgalı ve yıldız tozu serpilmiş gibi parlaktı. Burnundaki doğum lekesi çoktan geçmiş, muzip gözleriyle bolca gülümsüyor, herkesi cezbediyordu. Oğlu güzelleştikçe Pembe'nin de evhamları artıyordu - depremler, toprak kaymaları, seller, orman yangınları, bulaşıcı hastalıklar, Naze'nin hayaletinin gazabı ya da cinlerin intikamı. Dünya her zaman güvensiz bir yerdi ama şimdi Pembe her şeyden ve herkesten korkar olmuştu. O kadar huzursuzdu ki, oğluna isim vermeyi reddetmişti. Bu yolla onu Azrail'den koruyordu aklınca. Bebeğin bir adı olmazsa Azrail kime geleceğini bilemez ve tıpkı adressiz bir mektup gibi yolda kaybolurdu. Böylece çocuk dünyadaki ilk yılını isimsiz geçirdi. İkinci, üçüncü ve dördüncü yıllarını da. Ona seslenmeleri gerektiğinde "Evlat!" , "Hey ufaklık!" , ya da "Bidilik!" diyorlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder